Sena, sosyal medya platformlarında paylaştığı cesur mesajı ile kadın cinayetlerine karşı bir duruş sergiliyor. “Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum” diyen Sena, bu sözleriyle yalnızca kendi hikayesini değil, aynı zamanda tüm kadınların yaşadığı derin acıları ve haksızlıkları da dile getiriyor. Bu açıklamaları, sokaklarda ve sosyal medyada kadınların maruz kaldığı şiddetin boyutlarını gözler önüne sererken, cinsiyet eşitliği konusunda da farkındalık yaratma amacı taşıyor.
Dünya genelinde kadın cinayetleri, cinsiyet eşitsizliğinin en çarpıcı örneklerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Her yıl, yüzlerce kadın, partnerleri veya tanıdıkları tarafından öldürülüyor. Sena gibi kadınlar, bu konudaki farkındalığı artırmaya çalışarak toplumsal bir meseleye dikkat çekiyor. Cinsiyet temelli şiddetin ardında yatan psikolojik ve toplumsal dinamiklerin anlaşılması gerektiğini savunan Sena, bu mücadelede sesinin yükselmesi gerektiğine inanıyor. Kadınların kendi hayatlarını belirleme yetisine sahip olmaları gerektiği fikrini savunarak, kadın cinayetlerinin yalnızca birer istisna değil, sistematik bir sorun olduğunu vurguluyor.
Sena, kendi yaşamında da cinsiyet temelli ayrımcılığa maruz kaldıkça, toplumdaki bu adaletsizliğe karşı durmaya karar verdi. Hikayesi, birçok kadının benzer zorluklarla karşılaştığı gerçeğini aydınlatırken, aynı zamanda bu duruma karşı olan tepkileri de gün yüzüne çıkarıyor. "Ben bir kadın olarak, bir cinayet istatistiği haline gelmek istemiyorum. Sesimle, yaşadıklarımı ve hissettiklerimi paylaşmak istiyorum. Bizler sadece birer sayı değiliz, yaşam dolu bireyleriz. Her kadın, yaşama hakkına sahiptir ve bu hakkı savunmak zorundayız." diyerek tüm kadınlara ilham veriyor.
Bu anlamda, Sena’nın çığlığı yalnızca bir bireysel mücadelenin ötesine geçiyor; aynı zamanda toplumsal bir çağrı niteliği taşıyor. Kadınların karşılaştığı şiddetin son bulması için mücadele eden tüm sivil toplum kuruluşlarıyla, feminist hareketlerle ve bireysel aktivistlerle iş birliği içinde olduğunu belirten Sena, “birlikte daha güçlüyüz” mesajını veriyor. Kadınların dayanışma içinde olması gerektiğini savunan Sena, her kadının, kendi hikayesini ve duruşunu paylaşarak bu sorunun üstesinden gelebileceğine inanıyor.
Sena’nın başlattığı bu farkındalık hareketi, yalnızca Türkiye’de değil, dünya genelinde de yankı buluyor. Kadınlar, sosyal medyada "Kadın Cinayeti Olmak İstemiyorum" etiketiyle paylaşımlar yaparak, kendilerine yapılan haksızlıkların hesabını sorma çağrısını yaygınlaştırıyor. Daha fazla insanın bu konu üzerinde düşünmesi ve harekete geçmesi adına yapılan bu çağrılar, kadınların destek sağlayarak kenetlendiklerinde nasıl bir güç oluşturabileceğini de gözler önüne seriyor.
Nihayetinde, Sena’nın cesur mesajı, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı bir mücadele çağrısıdır. Her bireyin, bu mücadelede kendi rolünü oynaması ve sesini yükseltmesi gerektiğini vurgulamakta. “Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyor” diyerek yaptığı bu çağrı, milyonlarca kadının hislerine tercüman oluyor. Kadınların hayatlarının, sayıların gerisinde kalmaması gerektiği ve her canlının yaşam hakkına saygı gösterilmesi gerektiği gerçeği her zamankinden daha acil ve önemli bir mesaj olarak toplumda yankı bulmaya devam ediyor.